Güzler Yalan Söylemez
oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar -Attila İlhan Ayaklarımın altında çıtırtılar. Attığım her adım içimde uçurumlar açıyor. Unuttuğum vedaların ince sızıları uyanıyor. Yürüdükçe, ayrılıkların kıyısına savruluyor kalbim. Hüznün avuçlarında titriyor kanadı [...]
Kelebeğin kanat sesi çökertir haritayı
Şair sözüyle başlayalım: Yaprağın kımıltısı, kelebeğin kanat sesi çökertir haritayı Sabrın develerine binip gelir bulutların içinden çıkan melekler Bugün biter, yarın kurulur, dudağına acı süren karanfili saklar çiğ günler Korkma, candan yapılmış her şey, can [...]
İlk takım elbisemin hikayesi
İlk takım elbisem kahverengiydi. Rahmetli babam, bayram için kendisine ve bana aynı renk takım diktirmişti. En büyük oğlu olarak, o bayram bir de "baba-oğul" takım olmuştuk. "Diktirmişti" diyorum, çünkü benim gençliğimde takım elbise dediğin terzi [...]
Sarık ve Taciz
Bir ara, ama belli ki bundan sonra hiç ara vermeden, “şeyh” “sarık” “tarikat” “mürid” “taciz” “cinsel istismar” kelimelerinin beraberce geçtiği cümleler kuruldu, kurulacak. Tuhaf duruyor da olsa, bunda şaşılacak bir şey yok. Niye mi? Sorgulanamaz [...]
Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.
“Yâ esefâ…” çığlıklarının göllendiği yerde bekler Yusuf. Nerede kim neyi yitirdiğinin peşinden ağlıyorsa, ah ediyorsa, “eyvah” diyorsa, Yusuf’un adını anar, “esef”in acı tadını tartar. Çünkü “ya esefâ âlâ Yûsufâ…” der Yakub. Daha doğrusu, Yakub’un bu [...]
Kelimeler ve Kelebekler
Kırk yıla yaklaşmış yazı hayatım. Hatırlıyorum; 1984 yılında taşlardan başlamıştım. Ayağıma dolanan taşlardan başlamıştım: “Şu dünyanın taşına bak!” diye çağırmışım okuyucuyu. Sonra kar taneleri, yağmur, toprak, gece, derken, kalbimi kelimelere asmışım. Kelimelerin ardı sıra [...]
Fotoğrafta “görünmeyen”in hikâyesi
1970'lı yıllar... İstanbul Boğaz'ında bebek arabalı bir gezinti. Bu fotoğrafta görünmeyen biri var. Fotoğrafta görünenlerin ikisinin de gözettiği... "Gözbebeği yavruları..." Biri o gözbebeğinin annesi, diğeri annesinin annesi. Fotoğrafı çeken, bebeğin yüzü objektife dönük [...]
Güneşten Sonra Uyanırsan Kaybedeceğin 8.5 Şey
Brezilyalı çocuk yazarı Vasconcelos’un o güzel eserinin başlığına oldum olası gıpta ederim: “Güneşi Uyandıralım!” Demek istiyor ki yazar; güneş seni uyandırmasın, sen güneşten önce uyan, sen güneşi uyandır. Güneşin doğuş anı, göklerde olup bitenlerin senin için, evet senin için olduğunu görebileceğin en çarpıcı olaydır. Milyarlarca yıldızdan biri sana özel olarak döndürülüyor. Belli ki hepsi senin için yıldızların!
BİR “ARKA KAPAK YAZISI” YAZISI
Ben bir arka kapak yazısıyım. Yazarımın en keyifli yazısı. “Kelimelerin ardı sıra kelebeklerin ardınca koştuğum gibi koştum” diyen bir yazar benimkisi. Şimdi beni yazarken fark etti ki, bu kitabın içinde bir “arka kapak yazısı” başlığı yok. Vakit geç oldu. Beni kitabın içine alamaz ama burada, arka kapakta tutabilir. Yazarımı yormak istemedim. “Zahmet etme!” dedim, “yerimden memnunum.”
Dönüşüm, kayıp hissine göbekten bağlı.
İnsanın değişimi acıdan geçiyor. Gerçek şu ki, acısız bir yolu yok dönüşümün ve değişimin. İlle de keder kapısını çalacak insanın. Hüzün illa ki sevinçli yapraklarını sarartacak. Terapi seanslarında dile getirmeyiz bunu. Danışanımız “Oh olsun!” diye [...]
Oruç çiğnemek sakızı bozar mı hocaammm?
Benim “günah çıkarma ritüeli” olarak adlandırdığım durumu, Demirci’nin çok daha geniş anlamlar içeren “din pornografisi” olarak kavramsallaştırması medyada maruz kaldığımız birçok vakayı tanımlıyor. Ben “günah çıkarma ritüeli”ni gündüz kuşağı programlarında seyircilerin tele vaizlere sordukları mahrem sorularla bir nevi günahlarını açık ederek sağladıkları rahatlığa gönderme yapmak için kullanıyorum. Fakat “din pornografisi” bunu da içine alacak şekilde “mahrem olanın deşifre edildiği” tüm durumları kapsıyor.
Objektif Önü Psikolojisi
Fotoğraflar niye heyecan verir insana? Neden özenle seçilir pozlar? Niçin inceden inceye düşünülerek bakılır objektife? Fotoğrafının çekildiği ana özenilir. O duruşa, o bakışa itina gösterilir. Çünkü o sabitleşecektir, ebedî kalacak gibidir. Hiçbirimiz özensizce alınmış pozumuzun [...]
“vanilyalı psikoloji”
#Fatsa’da #KaderPastanesi’nde çalışıyorum ara sıra. Külaha dondurma koymayı öğrendim. Her birini renginden tanıyorum da artık. Külahı uzattığım elin sahibinin yüzünü, gökyüzünün yıldızları gibi seyrediyorum. Yetişkinlerin bu kadar küçük şeyle, bu kadar çok sevindiği başka bir [...]
Unutulacağını hatırlayınca…
Öyle karanlık ki bir kadının kalbi. Öyle bir yangın yeri ki göğsü! Tanımazsınız. Tanısanız da unutacaksınız birkaç güne kalmadan. Bizden uzaklarda. Dilini hemen anlayamayız. Anlasak da acısını kalbimize tercüme edemeyeceğiz. Bir anne o. Gözlerini bebeğinin [...]
Kahvenin Tadı
Kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun bir grup öğrenci, görüşlerine önem verdikleri hocalarını ziyarete gitti. Sıra misafirlere kahve ikram etmeye gelince, hoca mutfaktan birbirinin aynısı olmayan çok sayıda fincan getirdi. Tepside el yapımı özel işlemeli porselen [...]
F’otopsi
“Foto”, “ışık” demeye geliyor, “graf” “yazmak” demeye. “Işıkla yazı yazmak” demek fotoğraf. Nihai tahlilde bir yazıdır fotoğraf. Bir ifade. Bir mesaj. İz bırakıyor gözde. Yara açıyor akılda. Hatıra bırakıyor sayfalarda. Çerçevelenmeye değer bir tebessüm [...]