Bu bir arka kapak yazısı. Sanırım, okumaya devam ediyorsun. “Arka kapak yazısı” olduğunu itiraf eden ilk arka kapak yazısı olabilir bu arka kapak yazısı.
Kitapların arka kapak yazısı su gibi akıp gider. Kitabın kendisini okutmaya ikna eder okuyucuyu. “Dur, bi’ dakika, beni rafa geri gönderme! Avucunda kalayım, gözüne gireyim, sesin olayım, harflerim çarpsın kulağına, düşüncelerinde okunayım, sayfalarım hışırdasın artık, adım heyecanla söylensin odalarda…” der gibidir arka kapak yazısı.
Hem yazarına da bir ödül gibidir arka kapak yazısı. Yazar, arka kapağı, daha bir keyifle yazar. Arka kapak yazısı yazarken daha bir yazardır yazar. Çünkü bitmiştir kitabı, romanındaki karakterler yerli yerine oturmuştur, şiirinin sancısını çekmiştir, doğum gerçekleşmiştir. Diyeceğini demiş olmanın huzuru vardır yazarda. Öyle bir keyifle yazar ki arka kapağı…
Evet, hâlâ benimleysen, ben bir arka kapak yazısıyım. Yazarımın en keyifli yazısı. “Kelimelerin ardı sıra kelebeklerin ardınca koştuğum gibi koştum” diyen bir yazar benimkisi. Şimdi beni yazarken fark etti ki, bu kitabın içinde bir “arka kapak yazısı” başlığı yok. Vakit geç oldu. Beni kitabın içine alamaz ama burada, arka kapakta tutabilir. Yazarımı yormak istemedim. “Zahmet etme!” dedim, “yerimden memnunum.”
İçeri alınmasam da olur. Yerimden memnunum. Bana göre kitabın en güzel yerindeyim. Peki sen memnun musun arka kapak yazısı olduğunu itiraf eden bir arka kapak yazısının karşısında olmaktan?
Hı?
Senai Demirci
Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.