Rosanna Meryem Kraus
Dokuz yaşında Rosanna Meryem. Dördüncü kuşak Avrupalı Türklerin bir örneği. Babası Alman, annesi Türk. Bundan sonra daha sık duyacağız bu kuşağın isimlerini. Sık sık yolumuza çıkacaklar. Sara Rumeysa, Christ İbrahim, Joshua Hasan, Sabine Sevda… Soruları olacak. Zor soruları.Rosanna Meryem ilk soranımız olsun. Başlayalım.
Dindarlık ahlakı garanti eder mi?
Dinin görüntülerine sarıldıkça içeriğine dair sorumluluğunu yerine getirdiğini sanan "dini dar"ların hükmü giderek keskinleşir. İçeriğini ihmal ettikleri dinin sadece propagandacısı olan "dindar"lar hızla boy verir. Derken, ahlaklı değil ahlakçı tipler ortaya çıkar. Kendilerinden menkul muhayyel ahlaklarıyla, sözüm ona kusursuz ve eksiksiz erdemleriyle kırıkları olan gerçek ahlakı, kırışıkları olan sahih erdemi küçümserler. Ahlakçılığın, ahlak için ter dökme ihtimalini yok eden en talihsiz ahlak yoksunluğu olduğunu anlayamazlar.
Âhirete hoş geldin!
Ahiret bilinci, dünyayı geçiştiresin diye değil, işlerini derme çatma yapasın diye değil, dünya günlerini sonsuz derin bir an'a yakıştırmak üzere ayağa kaldırasın diyedir. Yeni yetme an'ı büyüten ana olasın diye, kuru başaklar gibi boynu bükülmüş zamanın belini sonsuzluk sorumluluğuyla doğrultasın diyedir.
Kurban kesilmek üzerine…
Kesilen canların hepsi emanettir. Bu can bitki de olsa hayvan da olsa fark etmez. Mesele, cana kıyıp kıymamak değil, cana kıymet verip vermemektir. Vejeteryan da cana kıyar; kebapçı da.
mirac: bir ihtimam çağrısı
Yaşadığımız an'ın sonsuza tomurcuklandığını bildiğimizde, hayata özeniyoruz, an'ı el üstünde tutuyoruz, varlığa ihtimamla yaklaşıyoruz. Boşa harcadığımız nefesler, iğreti geçirdiğimiz anlar, hoyrat davrandığımız varlıklar o tomurcuğu kirletiyor, solduruyor, yaralıyor. Ahiret, Allah'ın rövanş günü değil, insanın yapıp [...]
“Ben” diye/bildiğim kim ki?
Birinci tekil şahıs zamiri insana özgü olmalı. Bugüne kadar "ben" diyen bir varlık çıkmadı karşıma. Ne güneş ne ağaç ne gökyüzü ne dağ! Başka hiçbir varlık “ben” diyemiyor kendine. Aslında “kendi” olduğunun da farkında değil [...]
“Ânestu nârâ”
Deniz feneriyim ben. Hırçın dalgaların arkadaşı. Koyu gecelerin saklambacı. Yalnızların yoldaşı. Dolunayın sırdaşı. Yolunu kaybetmişlerin kardeşi. Uzun bekleyişlerin aydınlık köşe başı. Kederli özleyişlerin tatlı sarmaşığı. Deniz feneriyim ben. Ümitsize göz kırpan. Ufukları fısıldayan, çaresize. Şevk [...]
İncinmiş Çocuğun 7 Yıkıcı İç Sesi
Ne kadar büyürsek büyüyelim, içimizde bir “çocuk” taşıyoruz. Soğanın cücüğü gibi, tüm kabukların altından çocukluk çıkar. “Çocukluk egosu” dediğimiz benlik parçamız, yetişkin davranışlarımıza rengini verir, yetişkin tavırlarımızı yoğurur. Öncelikle kriz durumlarında, yetişkin muhataplarımıza “çocukken” davrandığımız [...]
Doğru tartışmanın dokuz doğrusu
Kişiye değil görüşüne karşı çıkarsın. “Sen ne anlarsın elmadan ki?” “Senin sülalen gelse, beni elmanın kırmızı olduğuna inandıramaz. Oğlum, renk körüsün, kör!” Kişinin görüşünü basitleştirerek görüşü yıkmayı kolaylaştıramazsın. Karşı görüşü kartonlaştırma diyebiliriz buna. “Kırmızı elmayı [...]
“Allah’ın gücüne gider” mi?
Terapi Odası’ndaki sessizliği ürkütücü bulsam da seviyorum. Yeterince sabredilirse doğurgandır sessizlikler. O sessizliğin rahminde dillenir kadim acılar. O kelimesiz ürpertinin göğsünde çırpınır sızılar. Tam orada durduk Y Hanım ile… Kelimeler çekilince daha çok şey duyar [...]
“Seni saklamak istiyorum.”
"Seni saklamak istiyorum..." Güzel bir aşk cümlesi... Sakince kollamayı, gizlice sahiplenmeyi, yavaşça özeli yapmayı, sabırla büyütmeyi ima ediyor. "Seni seviyorum"dan fazlasını vaad ediyor saklama isteği. Sevmenin beslediği sahiplenme isteğini ve mülküne geçirme hevesini terbiye ediyor, [...]
“Dokunma Orucu”
Bir şeyin eksikliğini yaşamak, o şeyi yeniden fark etmeye yardımcı olur. Orucun anlamlarından biri de budur. Susamaya ve acıkmaya gönüllüce razı olarak, suyun ve ekmeğin değerini yeniden hesap ediyoruz. Kolay ulaştığımız, hazır bulduğumuz, hemen alıştığımız [...]
Çocuğuma Noel’i nasıl anlatayım?
Online erişimin hızla genişlemesi, evleri dünyaya açık hale getirdi. Artık Noel'i kutlayan, Noel tatilini planlayan "komşularımız" var. Müslüman muhafazakârlık artık küresel kültüre açık hale geldi; sosyal mesafe yok oldu; sıcak temas halinde. Çocukların muhatap olduğu [...]
Yaşamak “bir daha” değil…
Gözlerimi açtım. Yapışkan göz kapaklarının ardında uyuşuk bir bedenin içinde buldum kendimi. Gün doğmuştu. Sabahın tazeliği kaybolmuştu. Seher vaktinin çiğleri kurumuştu. Fecrin cıvıltıları susmuş, şehir homurtuları başlamıştı. Güneş benden önce uyanmıştı. Nasıl da imrenirim böylesi [...]
Yüzde yüz hikâye…
“Senin yüzün o kadar küçüklüğüyle beraber,geçmiş ve gelecek bütün insanların adedincekendisini onlardan ayıran ve tarif edennişan ve alâmetleri hâvi…-Said Nursî Yüzün ‘iç yüzü’nü okuyor Said Nursi. Yüzün görünen yüzünde görünmeyen ayırımları görmeye çağırıyor. Yüz bu [...]
Porno Bağımlılığı Üzerine Düzensiz Notlar
Porno, mahrem olanın ifşasıdır. Görünmeyenin gösteriye dönüştürülmesidir. Gizli olanın sergilenmesidir. Bu eylem sadece cinsel alanda değil, bir çok alanda da heyecan uyandırır. Her insanın bilincinin diplerinde bir yerde bekleyen "anahtar deliğinden bakma" dürtüsünü tahrik eder. [...]
“Plastik Din” Sancısı
Ali Sadi Hoca, müridi Meryem’in eline plastik bir çiçek tutuşturur. “Bak, ne kadar da canlı duruyor” der. “Ta Tayvan’dan fabrikasından çıkalı günler haftalar geçtiği halde ne solmuş ne pörsümüş. Yapraklarındaki yağmur damlası bile duruyor.” Meryem’den [...]
“Yaramızda kalsın!”
Anemon çiçeğinin yazgısına benzer insanın hali. Anemon gündüzleri güneşe kanar, hesapsızca açar yapraklarını. Doyasıya alır ısıyı ışığı rengi. Diğer çiçeklerin ihtiyatlı açılışını anlamaz; sanki ayıplar onları. Derken akşam olur, karanlık çöker, hava soğur. Diğer çiçekler azıcık açtıkları yapraklarını hızla kapatıp soğuktan korunurken, anemon kapatmaya fırsat bulamadığı yapraklarıyla kala kalır. Üşür. İncinir.
Objektif Önü Psikolojisi
Fotoğraflar niye heyecan verir insana? Neden özenle seçilir pozlar? Niçin inceden inceye düşünülerek bakılır objektife? Fotoğrafının çekildiği ana özenilir. O duruşa, o bakışa itina gösterilir. Çünkü o sabitleşecektir, ebedî kalacak gibidir. Hiçbirimiz özensizce alınmış pozumuzun [...]
Bir İlişkiyi Öldüren Toksik Düşünce Kalıpları
“Kendisinden başka hiç kimseyi düşünmüyor!” "Asla beni anlamadı!” “Öyle titiz öyle huysuz ki, bugüne kadar hiç memnun edemedim!” "Karım nedense hep haklı çıkar. Bir gün olsun, haksız da olabileceğini kabul ettiğini duymadım!” Bu tür cümleleri [...]
“Senden iyi olmasın” mı?
Pek tatlı bir nezaket cümlemiz vardır. Birisinin yanında bir başkasını övüyorsanız, “Senden iyi olmasın!” dersiniz! Sadık Şanlı kardeşimin o incelik dolu anlatısını okuduğumdan beri bu iltifata itiraz ediyorum: “…kapının zili çaldı. Karşımda uzun zamandır görmediğim bir [...]