Fransızca bir deyim. Söylemesi zor ancak yaşaması kolay bir durum. Dile nadiren gelen ama kimilerinin her zaman, herkesin bazen yaşadığı bir yenilgi hali. Bir tartışma sırasında söylememiz gerektiği halde söylemeye çekindiğimiz, söylemeyi aklımızın ermediği cümleleri anlatır. Sık yaşanan bu durum, olay anında, şartların zorlaması ya da bazı çekinceler nedeniyle kişinin kendini sansürlemesinin de sonucu olabiliyor. Olay olup bittikten ve dava dosyası kapandıktan sonra, defalarca o an’a gidip kavganın tam ortasında ayağa kalkıp “İşte bu!” “Al sana!” diye takdim edeceğimiz yeni cümleler kurarız. Ama hayalen. Her defasında yumruklarımızı sıkarak mırıldanırız bu cümleleri. Kavga anındaki hayat hızını yakalayamayan ama sonra sanki futbol maçındaymış gibi olayı ağır çekimde yeniden oynatarak karar veren hakem gibiyizdir.

Deyim, Türkçeye, “Merdiven Esprisi” diye çevrilse yeridir. Diderot’nun 1930 yılında yayınlanan kitabı paradoxe sur le comédien’de yer alan bir hikâyede adamın biri kendisine söylenen lafa güzel bir cevap arıyor. Lafı gediğine koymak istiyor ama laf aklına geldiğinde muhatabı çoktan merdivenleri inmiştir, söyleneni duyamaz. İntikam alınamaz.

“Gecikmiş adalet, adalet değildir” sözü burada da geçiyor. Sözün söyleneceği an ve durum, çoktan eriyip gittiği için, söz boşlukta kalıyor. Sahibinin ağzında, bir tür intikam duygusuyla tekrarlanır. Zihinsel bir geviş getirme halidir. Kimseyi doyurmaz. Bir sonraki benzer durumda da akla gelmez.

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

Bir yorum bırak

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar