İnsanın kendisi hakkında en çok unuttuğu, unutkan olduğudur. Uzunca bir zaman “şey” diye bile hatırlanmaya değmediğini hatırlamalı şimdi. “Şeyler” arasında bir “seçenek” bile değilken seçildiğini. Şimdi burada olmak, seçilmiş olmaktır. Varlığın yokluğuna tercih edildi.

Seçildiğini hatırlamak, heyecan vericidir. Yokluğunun “yok” diye bile fark edilmediği onbinlerce yıllık karanlıktan varlığın, hayatın ve bilincin aydınlığına seçilmiş olduğunu fark etmek, sorumluluk almayı gerektirir. Varlığının sorumluluğunu. Seçilmişliğinin sorumluluğunu.

Seçildiğini hatırlamak, heyecan vericidir. Yokluğunun “yok” diye bile fark edilmediği onbinlerce yıllık karanlıktan varlığın, hayatın ve bilincin aydınlığına seçilmiş olduğunu fark etmek, sorumluluk almayı gerektirir. Varlığının sorumluluğunu. Seçilmişliğinin sorumluluğunu.

“Rüyasız bir uykudan sonra gelen bu sabah, dün burada olan aynı kişiyim ben-bugünün rüyasında olanlar böyle görüyor” der Abdulkadir Es-Sufi. Kafka’nın “Dönüşüm”ünü yaşarken, mutlak diri ve uyanık Hayy ve Kayyum’un şahitliğine ihtiyacımızı hatırlatıyor. “O gördükçe görünüyoruz.”

Varlığımızın temeli sadece O’nun görmeyi dilemesi… Kur’ân’da bu “sıbgatallah” diye geçiyor. “Allah’ın boyası…” diye meal veriliyor. “Var mı Allah’ın boyasından daha güzeli?” diye soruluyor âyette. “Boya”, kanaatimce, Usta’nın eserini nasıl görmeyi dilediğini anlatıyor. Eserini yeşil görmek isteyen yeşile boyar, kırmızı görmek isteyen kırmızıya…

O’nun bizi görmek isteyişi O’nun boyası. Üzerimize attığı renk değil boya; tepeden tırnağa, içimizle dışımızla, hücre hücre, nefes nefes O’nun görmeyi dilediği haldeyiz. Şöyle soruyor ayet aslında: “Var mı Allah’ın boyasından/Allah’ın görmeyi dilemesinden başka bir şey?”

Allah, görmek istediği için varız biz. Biz varız diye görüyor değil bizi Allah. Yokluğumuzu görüyor; var olmamızı diliyor. Yokluğumuzda görüyor bizi; var olmaya değer görüyor. Hatırlamamızı beklediği sade gerçek işte bu. Varlığımızı bakışına borçlu olduğumuz Allah’a, bakışının hakkını veren, bizi görmeye değer görmesine yakışır bir var olma ödevindeyiz. Nefes nefese…

Allah, görmek istediği için varız biz. Biz varız diye görüyor değil bizi Allah. Yokluğumuzu görüyor; var olmamızı diliyor. Yokluğumuzda görüyor bizi; var olmaya değer görüyor. Hatırlamamızı beklediği sade gerçek işte bu. Varlığımızı bakışına borçlu olduğumuz Allah’a, bakışının hakkını veren, bizi görmeye değer görmesine yakışır bir var olma ödevindeyiz. Nefes nefese…

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

3 Yorum

  1. Yakup Has 10 Kasım 2021 at 01.04 - Yanıtla

    O var etti. Lakin ben varmıyım.
    Bilemedim.

  2. Kübra Çelik 18 Kasım 2021 at 11.22 - Yanıtla

    Sizi dinlemek çok değerli hocam. Belki unutulan, belki önemsemeyen, belki de farkedilmeyen noktalara deginiyorsunuz… sağlıkla ve keyifle yaşayın inşallah

  3. İsmail 7 Aralık 2021 at 16.24 - Yanıtla

    İnsan Allah’ı unutmamak, hatırlamak için her anında, sabah uyandığımda ilk gözünü açtığında şükür etmeli ve her hareketinde her anında yürüdüğünde, konuştuğunda hamd ve şükür etmeli. Hatta üzüldüğünde bile şükür etmeli ve her anını Allah’ı anarak geçirse her şeyi daha iyi hatırlar.

Bir yorum bırak Cevabı iptal et

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar