Genç bir dostum önceki akşam sordu: “Hocam, sosyal medyada yayınlanan Mustafa Öztürk videosuna ne diyorsunuz?” Mustafa Öztürk’ü, dedikleriyle çok fazla kişi Kuran’ı inkârla suçluyor. Dinlediğim, takip ettiğim, fikirlerini çok mantıklı bulduğum bir insan değildi fakat dedikleri tam polemik malzemesi olduğu için benim de dikkatimi çekti.”

Bu uyarı üzerine aradım ve videoyu buldum. Videoda söylenenleri dinlerken,  alışkanlıktan olsa gerek, videonun çekim açısı dikkatimi çekti. Belli ki hoca, görüntüsünün çekildiğinin farkında değil. Bunun yayınlanacağına dair de bir fikri yok. Gizli çekim ve izinsiz ifşa.

Mustafa Öztürk’ün söylediklerinin haklılığı ya da haksızlığından daha öncelikli bir sorunumuz var burada. Bu video-içeriğinden bağımsız olarak-bir ifşa eylemidir; anahtar deliğinden bakma dürtüsünün tatminidir, pornografidir. Sorunumuz, videonun Mustafa Öztürk’ten habersiz çekilmiş ve izinsiz yayınlanmış olmasına dair sessizliğimiz. Sorunumuz, sessiz kalmakla da kalmayıp bu pornografik eylemin bir ucuna kendimizi de ekleyerek, videoyu seyrederek ve çoğaltarak, bu ahlaksızlığı örtülü olarak değil açıkça destekleyişimiz. Sorunumuz, bir ahlak ihlalini kendi zanlarımızın haklı çıkarma fırsatına dönüştürmemiz.

Mustafa Öztürk’ün söylediklerinin haklılığı ya da haksızlığından daha öncelikli bir sorunumuz var burada. Bu video-içeriğinden bağımsız olarak-bir ifşa eylemidir; anahtar deliğinden bakma dürtüsünün tatminidir, pornografidir. Sorunumuz, videonun Mustafa Öztürk’ten habersiz çekilmiş ve izinsiz yayınlanmış olmasına dair sessizliğimiz. Sorunumuz, sessiz kalmakla da kalmayıp bu pornografik eylemin bir ucuna kendimizi de ekleyerek, videoyu seyrederek ve çoğaltarak, bu ahlaksızlığı örtülü olarak değil açıkça destekleyişimiz. Sorunumuz, bir ahlak ihlalini kendi zanlarımızın haklı çıkarma fırsatına dönüştürmemiz.

Mustafa Öztürk’le muaşeretim yok. Aynı ortamda bulunmuşluğumuz nadirdir. Ortodoks anlayışa öfkeli, kalıplı ve şablonlu düşünceleri muhalif, haliyle de yer yer öfkeli konuşan bir insan. Haklıdır ya da haksızdır konumuz bu değil. Bu tür öfke yüklü, yanlış anlamaların kapısını aralayan, fanatiklerin eline malzeme sunan, polemiğin değirmenine su akıtan söylemlere katılmıyorum. Bu söylemin içeriği haklı olsa da üslubuna da mesafeliyim. Mustafa Öztürk’ün söyleminin içeriğine girmiyorum bu yüzden. Ateşli havale geçiren hastalar gibi kendi inancını tutkuyla tekrarlayan, cemaatinden ya da “babaefendi”sinden ödünç zannını slogan gibi ona buna fırlatanlar arasında bu incelikli konular açılmaz. Açılmamalı. Onarmak yerine yıkar. Daha da önemlisi, bana yazan genç dostum gibi, gerçeğin duruluğuna aç saf zihinleri kabalığın dikkat çekici, cazgırlığın reyting yapıcı doğası gereği işgal edenlerin kucağına ittiği için merhametsiz de bulurum.

Mustafa Öztürk örneğinde en azından şunu hatırlayabiliriz: Tek bir karine üzerinden, meramını anlattığı bağlamdan koparılmış söz parçasıyla haysiyet cellatlığı yapmak, Kur’ân’ı hiçe saymak, koskoca Hucurat Suresi’nin susmayı ince bir ahlak olarak kodlayan mesajını boğmak demeye gelir.  Mahremiyetin ifşasına sessiz kalmak, söz ahlakını ahlakların başına koyan Kur’ân’a hakarettir.

Mustafa Öztürk örneğinde en azından şunu hatırlayabiliriz: Tek bir karine üzerinden, meramını anlattığı bağlamdan koparılmış söz parçasıyla haysiyet cellatlığı yapmak, Kur’ân’ı hiçe saymak, koskoca Hucurat Suresi’nin susmayı ince bir ahlak olarak kodlayan mesajını boğmak demeye gelir.  Mahremiyetin ifşasına sessiz kalmak, söz ahlakını ahlakların başına koyan Kur’ân’a hakarettir.

Şimdi bunlardı yazdım diye fazlaca taraftarım olacak değil; bunu biliyorum. Hakikati kuru taraftarlığa indirgeyen “severek takip ediyordum”cuların hükmettiği sosyal medyadan insaf ve anlayış beklemiyorum. Ellerindeki koca kazmalarla beni ve benimle aynı düşündüğünü düşündükleri herkesi paketleyip paslı kilitlerle kilitlenmiş kutularına gömebilir; gökten yere sarktığını düşündükleri dudaklarıyla hepimizi rezil edebilirler.

Ömrümün hiçbir döneminde “din” ile “ahlak”ın birbirinden bu kadar uzakta tutanları, ibadetin biçimsel sorumluluklarını yerine getirmeyi ölüm-kalım meselesi yaparken, ibadetin hayata taşınması gereken ahlaki sorumluluklarını hiç hatırlamayanların, bir de üzerine yüzsüzce namaz kılıyor olmayı, örtülü olmayı vs.  başkalarına üstünlük aracı olarak kullananların sesini bu kadar yüksek perdeden duymadım.

Hadi bir itirafta bulunayım. Ardım sıra emanet kalsın vicdanlarda: Ömrümün hiçbir döneminde “din” ile “ahlak”ı ısrarla birbirinden uzakta tutanların, ibadetin biçimsel sorumluluklarını yerine getirmeyi ölüm-kalım meselesi yaparken, ibadetin hayata taşınması gereken ahlaki sorumluluklarını hiç hatırlamayanların, bir de üzerine yüzsüzce namaz kılıyor olmayı, örtülü olmayı vs.  başkalarına üstünlük aracı olarak kullananların sesinin bu kadar yükseldiği olmadı.

Rahmet olun Ali Şeriati’ye. Kendimce “ehl-i din” sayılan biri olarak, giderek daralan bu makasta canımın yandığı her defasında şu sözüne sarılıyorum: “Peygamberler, dinsizliğe karşı din mücadelesi vermedi; ‘din’e karşı din mücadelesi verdi.” Başta Peygamberimiz olmak üzere, yüreği ağzına gelerek, sabır taşını çatlatan sınamalardan geçerek, hakikatin duru ve diri sözünü canı pahasına dillendiren bu özel kahramanların “dini bütün” “dindar” rakipleri karşısındaki çabalarını şimdi daha iyi takdir ediyorum.

Ne kadar garip ve üzücü değil mi? İnsanlığı merhametle kucaklayan, herkese anaç toplum olma sorumluluğu veren “sünnet” ve “ehlisünnet” sözcükleri de cepheleşmenin enstrümanı haline geldi. “Ehlisünnet” tabirini tekeline alıp başkalarını vurmak için mızrak olarak kullanan hadsizler türedi. Bıyığımın “kırpık”, sakalımın “çevrili” olmadığını hatırlatan kılık jandarmalarına hatırlatayım: Saçı sakalı birbirine karışmışlığımla kırpık bıyıklı, çevrilmiş sakallı müşriklere benzememeye çalışıyorum.

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

Bir yorum bırak

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar