Bugün (8 Şubat, 2024) itibarıyla tam 4 ayı bulan İsrail saldırıları gayri resmi rakamlara göre 30 binin üzerinde sivil cana mal oldu. Hastaneler, okullar, ambulanslar bombalandı. Tedavi gören yaralılar, çaresiz hastalar, sağlık personeli ve gazeteciler kasten katledildi. Kendi boylarının beş katı füzelerle vurulan bebeklerin ve çocukların sayısını saymak ise insanlık adına utanç verici. Normal şartlar altında, insanlık vicdanı, insanlığın gözleri önünde katledilen, ABD, Birleşik Krallık ve AB’nin politik güçlerinin desteğiyle katledilen, UN ve UNESCO ve WHO’nun anlaşılmaz ihmaliyle katledilen tek bir bebeğin adını bile zikretmek utanır. Üzülerek görüyorum ki sadece kuru bir istatistiği indirgendi Gazze’nin bebekleri, çocukları, çaresiz kadınları…

İsrail’in saldırılarını sonuç olarak “barış içinde dünya” algısını yıktı. BM’nin dünya barışına dair garantörlüğü gözlerimizin önünde tuz buz oldu. İnsan haklarını gözettiğine bizi inandıran ve çocuk hakları konusunda doğu toplumlarına ders verme iddiasını sürdüren Avrupa’nın siyasal aktörlerinin ikiyüzlü olduğunu gözlemledik. Kandığımız bir rüyadan acıyla uyandık. Avrupa’da ve ABD’de yaşayan insanlar demokrasinin kendi iradelerini politik arenaya yansıtmadığını acıyla anladı.  İsrail’in insafsız bombalamaları ve küstah saldırıları Gazze’yi yıkarken, bir yandan iki Dünya Savaşı gibi ağır bedeller ödemiş Avrupa aklının tamamlanmamış olduğunu da kanıtladı. Yeni dünya düzeninde kendine imparatorluk misyonu vermiş ABD’nin onca vicdanî kazanımları, onca insanî söylemleri siyasal bir menfaat uğruna yok saydığına da tanık olduk. Tetikçi İsrail’in azmettirici destekçisi oldu ABD ve bunu en ufak bir utanma belirtisi olmadan beyan etti.

Pandora kutuyu açtı ve her şeyle beraber umut da uçup gitti. Burası, bu mavi gezegen, anladık ki, güvenli bir yer değil. İsrail ve ona destek veren ABD, AB, Avustralya ve UK gibi güçler hepimize diyor ki: “Kendinizi güvende hissetmeyin! Filistinlilere olanların hepsi size de olabilir. Şehriniz yerle bir edilebilir, eviniz yıkılabilir. Çocuklarınızın parçalanmış cesetlerini kendi ellerinizle toplarken uluslararası kamuoyundan sadece suçlama duyarsınız. Sadece “yeter artık!” dedirten bir ateşkesin ekonomik ve politik gerekçesi olursunuz. Vicdanî herhangi bir yaptırım sebebi olamazsınız.

Hani şu mitoloji kahramanı Pandora, kendisine “sakın açma!” diye emanet edilen kutuyu açar da her şey uçar ama yine de en son umut kalır ya, tam oradayız şimdi… Pandora kutuyu açtı ve her şeyle beraber umut da uçup gitti. Burası, bu mavi gezegen, anladık ki, güvenli bir yer değil. İsrail ve ona destek veren ABD, AB, Avustralya ve UK gibi güçler hepimize diyor ki: “Kendinizi güvende hissetmeyin! Filistinlilere olanların hepsi size de olabilir. Şehriniz yerle bir edilebilir, eviniz yıkılabilir. Çocuklarınızın parçalanmış cesetlerini kendi ellerinizle toplarken uluslararası kamuoyundan sadece suçlama duyarsınız. Sadece “yeter artık!” dedirten bir ateşkesin ekonomik ve politik gerekçesi olursunuz. Vicdanî herhangi bir yaptırım sebebi olamazsınız.

Anladığım şu ki Dünya Savaşları bitmemiş; sadece ateşkes yapılmış… Öldürmekten zevk alan bir topluluğun kirli vicdanıyla, Bosna ve Körfez savaşlarından sonra, ilk defa bu kadar sıcak temas halindeyiz. Uluslararası anlaşmalar tarafından korunduğumuza dair algı bombalandı. Korunmamızın tek garantisi, varsa, silahlarımız olacak gibi.  

Demokrasinin sivil halkın iradesini yansıttığına dair inanç yerle bir oldu. Birçok gelişmiş şehirde insanlar yöneticilerinin soykırım karşısındaki uğursuz ve küstah sessizliğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Tam dört aydır bombalandık; sonuçta insanlar ölmedi sadece, insanlık öldü. İnsanlık ki hepimizin biricik vicdanî miyarı. Her insanın can ve mal dokunulmazlığının en temel gerekçesi. O da paramparça oldu şimdilerde.  Ateşkese gelince, asla vicdanî gerekçelerle değil, sadece politik hesaplarla yapılıyor. Yaralandık ve yaralanacağız. Hepsi bu….

Bir müslüman olarak, bu acılı süreçte saldırıya uğrayanların “müslümanlar” olduğu tezini öne sürenleri eleştirdim. Bu insafsız ve vicdansız saldırıya, saldırılanlar müslümanlar olduğu için değil, insanlar olduğu için, dahası canlılar oldukları için, daha da ötesi, varlıklar oldukları için karşı çıkmayı öğrenmeliyiz diye hatırlattım. “Müslüman olmasaydılar, bize ne!” gibi uğursuz bir tezi besler bu yaklaşım ve en yaygın ve en sistematik faşizm olan Siyonizm’in ekmeğine yağ sürer. İnsanlık temeline dayanmayan bir inanç, eninde sonunda, fanatizme dönüşür. Dini varoluşsal gerekçelere dayandırmayan her topluluk, ekolojik cinayetler işler, etnik ve dinsel soykırımları kendine hak görür. İsrail halkını başına gelen de budur. Kendilerini temsil ettiğini düşündükleri siyasal irade ve rejim ideolojisi, inançlarını insanî gerekçelere dayandırmadıkları için soykırımı kendine hak görüyorlar. Kutsalı, cinayetlerini aklamakta kullanıyorlar. Soykırımı din kılıfına bürüyüp meşrulaştırıyorlar.

Fanatizm, bir nefret eylemidir. Nefret ise sapsız bir bıçağa benzer; önce bıçağı tutanın elini keser. İşte size bolca kan! sadece Filistinli bebeklerin cılız bedenlerinde değil herkesin elinde kıpkızıl akıp duruyor. Bugünler utanç günleridir. Utanmadığımız için de utanmamız gereken bir yere geldik. Utanmayı unuttuğumuz için utanmamız gereken bir noktaya geldik.

Fanatizm, bir nefret eylemidir. Nefret ise sapsız bir bıçağa benzer; önce bıçağı tutanın elini keser. İşte size bolca kan! sadece Filistinli bebeklerin cılız bedenlerinde değil herkesin elinde kıpkızıl akıp duruyor. Bugünler utanç günleridir. Utanmadığımız için de utanmamız gereken bir yere geldik. Utanmayı unuttuğumuz için utanmamız gereken bir noktaya geldik.

Umalım ki Pandora’nın kutusunda utanç kalmıştır.

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

Bir yorum bırak

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar