“Trollük” dedikleri, dikkat çekici bir uç davranış örüntüsü. Heptenci, toptancı, aceleci ve mutlakçıdır troller. “Ya hep ya hiç” zemininde çalışırlar. Kesin inançlılığı giderek sivriltir ve yaygınlaştırırlar. “Belki”leri yoktur, “hiç şüphesiz”ler, “acaba”lara takılmaz ayakları. Kendileri apak, karşıdakiler ise kapkaradır. Kimselere gri alan vermezler. Hızlı ve öfkelidirler. (Bakınız: Fast & Furious) Empatik tüm yaklaşımları görür görmez yok ederler, zihinlerindeki siyah/beyaz dünya algısını tehdit eden her fikri ölümcül bulurlar.. Vicdanî herhangi bir uyarıyı (muhtemelen bu da dâhil) derhal buharlaştırırlar. Sürekli düello halindedirler.

Bir trolün suçu daima karşısında görürken, görmekten korktuğu ne ola? Bir trolün ustalıkla keskin mızrak ucuna dönüştürdüğü öfkesiyle “öteki”ni acıtırken, kaçtığı acı ne ola? İki trolün karşılıklı bağırışırken oluşturdukları gürültü sayesinde kulaklarını tıkadıkları ses ne ola?

Bu davranış örüntüsünün derin bir psikolojik karşılığı olduğu muhakkak. Öncelikle dikkat çekmek istediğim davranış ve söylemlerdeki “abartı” teması. ABartının olduğu her yerden pis kokular gelir. Şimdi biraz düşünelim.

Bir trolün suçu daima karşısında görürken, görmekten korktuğu ne ola? Bir trolün ustalıkla keskin mızrak ucuna dönüştürdüğü öfkesiyle “öteki”ni acıtırken, kaçtığı acı ne ola? İki trolün karşılıklı bağırışırken oluşturdukları gürültü sayesinde kulaklarını tıkadıkları ses ne ola?

“Ya Hep Ya Hiç” arasında sıkışmalar, birden göklere çıkarıp birden yerin dibine indirmeler, aşk ve nefret arasında salınmalar, ilk olarak, “Bölme Savunma Mekanizması”nı akla getiriyor. Meraklısı “splitting” anahtar kelimesiyle ileri okuma yapabilir. Bölünmenin kökü erken çocukluk dönemine uzanır. Erken bebeklikte kendimizi ve annemizi mutlak iyi görürüz. “İyi ben” ile “iyi anne” arasındaki ilişki, ikisi de iyi kaldığı sürece “iyi”dir; kusursuzdur, mutlaktır, lekesizdir. Oysa “ben”in de “anne”nin de kusuru, eksiği ve zaafı vardır. Annenin kusuru çıkınca, “ben” de “anne” de birden “mutlak kötü” olur. Yetersizliği ortaya çıkarsa, anne “tam iyi” olmaktan çıkar, “biraz iyi” olur. Ancak “mutlak iyi” bebek kötü parçalar da taşıyan iyiyi kabul etmekte zorlanır. Anne de kendisi de beyazdan siyaha düşer birden. Kendisinin ve annesinin griliğini kabul etmesi için optimal kırılmalar yaşamalıdır.

İlişkide oldukları insanlara, hak etmedikleri halde “hayranlık duyan” bu tipler, yine hak etmedikleri halde “nefret duyma”ya da başlar. Ötekini idealize etmelerinin asıl nedeni kendilerini idealize etmektir. (Bkz. “Şeyh uçmaz, mürit uçurur!” olgusu) Ötekinin ideal kimliğinde en ufak bir bozulma olduğunda, kendisine yönelik idealizasyonu korumakta zorlanır. İdealizasyonu sürdürmenin yolu ötekini şeytanlaştırmaktır.

“Ben”in ve “anne”nin gri gerçekliğiyle tanışamadan büyümüş bir yetişkin, anlık duygusal dalgalanmalarla karakterize, bir uçtan bir uca salınan, önce sarıp sonra kaçan, sonra yeniden saran, dünyası bir anda başına yıkılan, çabuk sevinip çabuk üzülen B Küme kişilik grubundadır. İlişkide oldukları insanlara, hak etmedikleri halde “hayranlık duyan” bu tipler, yine hak etmedikleri halde “nefret duyma”ya da başlar. Ötekini idealize etmelerinin asıl nedeni kendilerini idealize etmektir. (Bkz. “Şeyh uçmaz, mürit uçurur!” olgusu) Ötekinin ideal kimliğinde en ufak bir bozulma olduğunda, kendisine yönelik idealizasyonu korumakta zorlanır. İdealizasyonu sürdürmenin yolu ötekini şeytanlaştırmaktır.

Troller görünüşte birbirleriyle şiddetli kavgaya tutuşsalar da aynı taraftadırlar. Siyasal olarak karşı kutuplarda yer aldıkları halde, psikolojik olarak aynı odayı paylaşır, aynı korkuyu yaşar, aynı yerden yaralanırlar. Kendi gerçekliklerine dokunmaktan ölesiye korkarlar. Zaaflarıyla da adam olabileceklerini göremezler. “Hata edebilirsin” “Olur böyle şeyler!” gibi insanî iç seslerini yitirirler.

Kendilerini ya da bir başkasını anlamaya çalışmaktan uzak dururlar. Çabuk inanırlar, geç anlarlar. Çok inançlı ve az anlayışlıdırlar. İçlerindeki derin öz-değer aç[l]ığını değerli bildikleri bir siyasal/sportif gruba taraftar olarak, karşı-grubu kötüleyerek doyurmak isterler. Troller bu özellikleriyle siyasal cepheleşmelerin göze çarpan, önde gelen araçları haline gelirler. Birbirlerini diyalektik olarak beslerler; sürekli kötüleyecek “öteki” ihtiyacını birbirlerinin yüzünde bulurlar.

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

2 Yorum

  1. Ethem Süver 6 Şubat 2022 at 09.13 - Yanıtla

    Sevgili ağabeyim, Allah sizden razı olsun. Allah, ömrünüzü, kıymetli zamanınızı bereketli kılsın . Sizi Allah için çok seviyorum.. TRT de Bir Ramazan ve bir sahurda Yüce Allah’ın isimleriyle ettiğiniz dualarla tanımıştım sizi.. O Ramazanı ve o sahur gecelerini hiç unutmam. Rabbime en çok yakınlaştığım zamandı. Hala da o dualarımı Allah’a olan yakarışlarımı gözyaşlarımla (sizle beraber) ediyorum ve Rabbimin beni bağışlamasını ve O’na layık kul olmayı nasip etmesini diliyorum. Yüce Rabbime hamd ediyorum, bütün hamdler On’adır, övülmeye layık olan bir tek O’dur. Elhamdulillah. Sizi Allah’a emanet ediyorum. Rabbim sizi korusun. Selam ve dua ile, sizden de dua bekliyorum. İsmen bana Dualarımızda yer ayırırsanız çok sevinirim.

  2. Ali Rıza Malkoç 12 Şubat 2022 at 20.08 - Yanıtla

    Hem psikolojik hem de sosyolojik, kısa ve öz bir yazıydı. İnançlar, akıl kabına dolmadığı sürece, irade direksiyonunda akıl ve mantık olmadığı sürece, tüm muhakemelerimiz, sonuçta muzur emellere hizmet edecektir. Troller, şeytani kartel ve tröstlerin emrindedir.
    Kendi olmayı başaran, sevgisi, bilgisi, görgüsü ve tüm iradi eylemleri içten ve aleni olanlara selam olsun.

Bir yorum bırak

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar