Taşın bilgeliği
Anlamış olmasında sonluluğu
Kendisi sonsuz uykudayken.
-Bejan Matur
“Derken, şehrin öte yakasından bir adam koşarak geldi” haberi verilir YâSîn Suresi’nin ikinci sayfasında. Karanlıktan gelir o ‘adam’. Karanlığa karşı çıkar tek başına. Gerçeğin örtüsünü kaldırma ümidini ayağa kaldırır.
Elçileri inatla inkâr eden hemşehrilerini “Beni böyle yaratmayı tercih eden Rabbime niye hayretimi ve minnetimi ifade etmeyecekmişim ki?” sorusuyla yüzleştirir. “Benim direnişime değil, sizin kalabalığınıza güvenerek diretmenize şaşmalı!” deler. Ne var ki taşlanarak katledilir şehrin öte yakasından gelen adam.
Şehit edilen adama ahirette şöyle hitap edilir: “Haydi gir cennete…” Bu müthiş davete aldırmaz gibi duraksar. Kendisini taşlayarak katledenleri bile dikkate alan eşsiz merhamet çığlığı olarak duyurulur sesi: “Keşke [bu gerçeği] kavmim de bilseydi…”
İnci tanesinin kaderi bu. İncileşmek isteyene düşen rolün tarifi hem. O da “şehrin öte yakası”ndan gelir. Dipten gelir. Derin bir yalnızlıktan sıyrılarak varır kıyıya. Uzun sessizlik nöbetini tamamlayarak, ince bir fısıltıya dönüşür. Şehrin “bu yakası”ndaki kalabalıkları uyarır. Hemşerilerini, cümle eşyayı, bakışın incisine muhatap etmek ister.
İnci tanesinin de kaderidir bu. İncileşmek isteyen adamlara düşen rolün tarifidir hem. O da “şehrin öte yakası”ndan gelir. Denizin dibinden gelir inci. Derin bir yalnızlıktan sıyrılarak varır kıyıya… Uzunca bir sessizlik nöbetini tamamlayarak, ince bir fısıltıya dönüşür. Şehrin “bu yakası”ndaki kalabalıkları uyarır. Hemşerilerini, cümle eşyayı, bakışın incisine muhatap etmek ister. “Beni böyle var etmeyi dileyen Fatır’a niye abd olmayayım ki?” diyen bir sorguyu yapıştırır kalabalıkların yakasına. Allah’la kalmanın ince ayarını hatırlatır. Allah’a razı olmanın tatlı seyrine çağırır. “Gir cennete…” denilse, belli ki diğer taşları da yanında isteyecektir.
Bakışların cennetine buyur edilen inci, ister ki her taşa böyle bakılsın. Onların da derin bir sessizlikte incilendiğini fark etsin kalabalıklar. Bakışı inci olana her şey incileşir çünkü. “Keşke kavmim de bileydi…” merhametinin kıyısına dizer her şeyi, herkesi…
Senai Demirci
Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.
Çok uzun yıllardır takip ederim
güzel yürekli adam sizi
Çok samimi hitabımı bağışlayın zira siz hep içten hep samimisiniz
Rabbim size iki dünya saadeti versin sağlık afiyet versin…Emin olana emanetsiniz
Hocam siz hep var olun. Kaleminize ve en çok yüreğinize sağlık…