Minnet duymak, kendini temize çekmektir. Varlığını yeni baştan hesap etmektir. Yokluğunun üzerine eklemektir şimdiki nefeslerini. “Zaten buradayım, hep burada olacağım” kabulünü reddetmektir. Her şeyin yeni yeni yeniden verildiğini görmektir.

Unutmayı reddetmektir minnet duymak. Sürekli sevindirildiğini görmenin mahcubiyetini gül gibi yüzüne taşımaktır. Yeni sofralara oturtulduğunu bilerek, mahcubiyet edasını sevmek, alnında utançla boncuklanan terlerle sevinmektir.

Minnet duymak, kendini temize çekmektir. Varlığını yeni baştan hesap etmektir. Yokluğunun üzerine eklemektir şimdiki nefeslerini. “Zaten buradayım, hep burada olacağım” kabulünü reddetmektir. Her şeyin yeni yeni yeniden verildiğini görmektir.

Minnet duymak, doyma terazisini inceltmektir. Tattıklarımızı bir sarraf kefesine koyup her gramında alt üst olmayı öğrenmektir. Aldıklarını hak etmemişliğin mahcubiyeti ile yüzü al al olmaktır. Kendisine verilenlerin hakkını verememe kaygısıyla titremektir.

Güneşi sürpriz diye bulmaktır minnet duymak. Gündoğumlarını ilk defa görmektir. Ay’ın iltifat diye üzerine eğildiğini fark etmektir. Her hilalde bayram etmektir. Çiçekleri renkli hediye paketleri diye sevmektir. Her nefesi taze bir iyilik diye yudumlamaktır.

Kaslarıyla değil kalbiyle var olmaktır minnet duymak. Çocuklar gibi adımlamaktır bahçeleri. Avuçlarına düşen kar tanelerini inci mercan diye saklamaya çalışmaktır. Hiç büyümemektir. Alışmamaktır.

Minnet duymak, kendi kanatlarını bir ömür göremeden ölen kelebeklerin mirasını paylaşmaktır. Kendisini verilenin güzelliğini göremeden öleceğini kabullenmektir. Minnet makamı, sessizce fıtratına dönmektir. Her sabahın taze neşesine çocuk olarak uyanmaktır.

Minnet duymak, ummadığını elinde bulmaktır. Hesapların yetmediği, rakamların niteleyemediği, ölçeklerin ölçemediği bir özgelikte var olmaktır.

Minnet duymak, kendi kanatlarını bir ömür göremeden ölen kelebeklerin mirasını paylaşmaktır. Kendisini verilenin güzelliğini göremeden öleceğini kabullenmektir.

Minnet makamı, sessizce fıtratına dönmektir. Her sabahın taze neşesine çocuk olarak uyanmaktır.

 

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

Bir yorum bırak

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar