“Allah ‘kadınları dövün!’ der mi? Ana ilkeyi baştan söylersek, ayeti anlamaya başlarız. Hayır; demez! Pergelin sabit ucudur bu ilke: “Kadın dövülmez!” Hele de Allah “Kadınları dövün!” demez. Hâşâ, Allah’a “Kadınları dövün!” dedirtilmez. Allah Resulü[asm] kadına, değil evde, değil barışta, savaşta bile fiske vurdurmaz!.

Diyeceksiniz ki, “İyi ama ayetin son cümlesi orada. Meali de açık!” Doğrudur: “…nüşuzelik eden kadına gelince, önce konuşun, sonra yatağında yalnız bırakın, sonra dövün!” (Nüşuzeliğin ne olduğuna şimdilik girmeyeceğim. Zira bizde nüşuzelik etmese bile dövülür kadın! Kaldı ki nüşuzelik etse de dövülmez!) Hatta, bazı meal yazan hocalarımız, Allah’ın “Dövün!” dediğinden o kadar eminler ki, hâşâ-Allah’ı utandırmamak için(!), emri yumuşatmaya çalışmışlar: “Hafifçe vurun!” ya da  “İz bırakmadan dövün!” demeye kadar yuvarlamışlar anlamı. Bir de “vurmak/dövmek” anlamındaki “darabe”yi “uzaklaştırmak” ya da “yüz çevirmek” diye yorumlayanlar var ki, bu da tekellüflü bir tevil…

“Ettiğinize bir bakın!” der Allah. “Dövüyorsunuz; vakıa bu…” diye yüzleştirir bizi cürmümüzle.  “Gelin, şimdi niye dövdüğünüzü anlamaya çalışın. Bu çirkin işe niye bulaştığınızı anlatayım size.

 

Hatırlamamız gereken şu: Allah ütopik konuşmaz Allah. Olanı görür. Gördüğünü öncelikle bildirir. Olan biten üzerinden başlatır terbiyesini. İnsanın düştüğü yere uzatır sözünü. “Dövdüğünüzü görmediğimi mi sanıyorsunuz?” demek ister. “Kadınınıza vuruyorsunuz, bilmediğimi mi sanıyorsunuz?” “Dövüyorsunuz madem…” diye başlar sözüne. “İlle de dövecekseniz…” diye düzeltmeye başlar insanı. Düşmüşüz bir kere; erkekler kadını dövüyor!

“Ettiğinize bir bakın!” der Allah. “Dövüyorsunuz; vakıa bu…” diye yüzleştirir bizi cürmümüzle.  “Gelin, şimdi niye dövdüğünüzü anlamaya çalışın. Bu çirkin işe niye bulaştığınızı anlatayım size. Çünkü konuşmaya değer görmüyorsunuz kadınınızı… Konuşuyor olsaydınız, kadını dövülecek bir ‘nesne’ olarak görmezdiniz. Fikrinizi paylaşacak kadara, görüşünü alacak kadar el üstünde tutsaydınız, darp edecek kadar gözünüzden düşürmezdiniz kadını. O halde, dövmeden önce-dövmek yerine-konuşmayı niye denemiyorsunuz? Biriyle konuşmak, ondan ümitli olmaktır. Birine nasihat eden, ondan ümit kesmediğini söyler. Bakın, siz, ümit kestiğiniz için dövüyorsunuz kadınınızı.”

Gelelim ayetin ikinci cümlesine: “… sonra [kadını] yatağında yalnız bırakın…” der. Zannımca, ayetin anlamamak için ısrar ettiğimiz, gözlerimizi kapadığımız, aklımızı sağırlaştırdığımız kısmı burası… Soralım kendimize: Bir kadın yatağında yalnız bırakıldığında kaybeder mi? Cevap belli: Hayır, çok şey kazanır! Kocasının yakınlığını yitirdiğinde, çok şey kaybedecek olan kadın, kocasının yakınlığında çok şey kazanan kadındır. Demek istiyor ki ayet bize: “Yatağında çok şey kazandırsaydınız kadınınıza, onun kadınlığını yüceltseydiniz, onun dişiliğine değer yükleseydiniz, yatağında yalnız bırakılmak kadına caydırıcı olurdu.”

Kocasının yakınlığını yitirdiğinde, çok şey kaybedecek olan kadın, kocasının yakınlığında çok şey kazanan kadındır. Demek istiyor ki ayet bize: “Yatağında çok şey kazandırsaydınız kadınınıza, onun kadınlığını yüceltseydiniz, onun dişiliğine değer yükleseydiniz, yatağında yalnız bırakılmak kadına caydırıcı olurdu.”

Peki öyle mi? Cık! Yatağında yalnız bırakılan kadınlar üzülmek yerine seviniyorsa, üzülme sırası erkeğindir. Belli ki erkeğinin yatağında kazanıyor değil, kaybediyor. Mahremi olmaya razı olduğu erkekten alabileceğini alamamış ki, yatağında yalnız kalacak olursa kaybedeceği yok! Hem sonra, daha önce de uyarmıştı bizi: “Konuşmayı deneyin!” Kadınını konuşmaya değer görmeyen, kadınına yatağında çok şey kazandıramaz ki…

Bakın, konu “kadın dövülür mü dövülmez mi?” olmaktan çıktı. Ayet, erkeklerin yakasına yapışıyor, hesap soruyor, nezaketle erkekliğini gözden geçirmesini hatırlatıyor. Erkeğin güç kullanmasına bahane üretmiyor, hâşâ. Erkeğe, olabildiğince incelikli bir yöntemle, şiddet kullanmasının ardındaki psikolojisini gösteriyor. “Adam olamayışı”yla yüzleştiriliyor.

Soru şu: “Kadınını yatağında yalnız bırakmakla tehdit bir edebilecek kadar kadınına şahsiyet kazanırmış bir erkek, kadınını döver mi?” Soru bir de şu: “Kadınını darp edecek kadar nesneleştiren bir erkek, kadınını konuşmaya değer görmeyen bir erkek, kadınına yatağında çok şey kazandırabilir mi?” Cevapları tahmin ediyorsunuzdur.

Soru şu: “Kadınını yatağında yalnız bırakmakla tehdit bir edebilecek kadar kadınına şahsiyet kazanırmış bir erkek, kadınını döver mi?” Soru bir de şu: “Kadınını darp edecek kadar nesneleştiren bir erkek, kadınını konuşmaya değer görmeyen bir erkek, kadınına yatağında çok şey kazandırabilir mi?”

Sözün özü: Polemik yapacaksanız, sözü istediğiniz yere çekersiniz. Kavga çıkarırsınız, iddialaşırsınız. Ama ayete öğrenci olacaksanız, susar; bu tatlı uyarıyı dinler, bu ince nefesi yudumlarsınız. Diyeceksiniz ki, “Ama abi, susunca da reyting olmuyor!” Ne diyeyim? Allah reytinginiz versin!

Yazıyı Paylaş

Senai Demirci

Samsun’da, 11 Kasım 1963’te doğdu. Uzun bir süre genç olarak yaşadı. Gençliğinin ilk kısmı zor sorulara cevap aramakla geçti. Sonra zor cevapların sorularını sormayı öğrendi. Kolay cevapları sevmedi. Ayakkabıcı çırağı olarak çalıştı. Çokça ayakkabı parlattı. Dağlarda inek çobanlığı yaptı.

7 Yorum

  1. Hümeyra Gürcan 12 Eylül 2020 at 07.43 - Yanıtla

    Yıllardır okuyorum böyle yorumlayan gormedim.Mükemmel

  2. Elif Eker 13 Eylül 2020 at 10.34 - Yanıtla

    Kaleminize sağlık Senai Hocam. Allah’ın, yaratmış olduğu insanın psikolojisini bize nasıl anlattığını tercüme ettiğiniz için…

    • İhsan Şimşek 26 Ekim 2020 at 12.57 - Yanıtla

      Yorum çok güzel Senai bey, tüm samimiyetimle, öğrenmek için soruyorum: Bu çeviri veya yorumu, ayetin lafzından nasıl çıkardığınızı açıklar mısınız?
      İbareyi hangi dilbilgisi kuralına göre, kelimeleri hangi lugate göre çevirdiniz?

      • Senai Demirci 31 Ekim 2020 at 09.57 - Yanıtla

        dilbilgisi ağaca bakmaktır;
        ancak bizden ormanı görmemiz beklenir.
        ağaç yüzünden ormana kör olmak çok sık görülen bir körelmedir.

  3. ESRA Efetürk 2 Mart 2021 at 07.56 - Yanıtla

    👏👏👏💐🤐

  4. Talha Genç 28 Nisan 2023 at 14.34 - Yanıtla

    Boş edebiyat. Tefsir ilim ve usullerine riayet edilmemiş. Mealden cımbızlamaya kendi mantalitenizi katarak Kuran’ı anlama usulü örfe aykırı. Ayet nerede indirilmiş, niye indirilmiş sorgulamak falan da yok. Tribünler ahirette kurtarmayacak hocam. Keşke hep doktor olarak kalsaydınız da bu satırları yazmasaydınız. İffetsizlik etmiş bir kadını eşinin dövmesi mi yoksa boşaması mı kadın için daha hayırlıdır? Erkek ne kadar güzel ahlaklı ve düzgün olursa olsun ahlaksız bir eşle imtihan edilmiş olamaz mı? Her neyse.. Siz romantik takılın hocam. Bu romantizm itikadınızı bozarsa maazallah ahiretiniz gider. O sebeple kardeşiniz olarak tefsir işini tefsirlere bırakarak doktorluğunuza dönmenizi tavsiye ederim. Dua ile..

    • Senai Demirci 29 Nisan 2023 at 05.15 - Yanıtla

      Bu tür yorumları paylaşmayı tercih ediyorum. Nerede durduğumuzu, neyin karşısında yer aldığımızı anlayasınız diye. Keşke dolu ağızla konuşmayı ayıpladığımız kadar boş kafayla konuşmayı da ayıplasalardı.

Bir yorum bırak Cevabı iptal et

Mail Listesine Katıl

YENİ BULUŞMALARDAN VE YENİ YAZILARDAN HABERDAR OLUN

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

Sizin için seçtiğimiz yazılar